Hipoglisemi Testi
kocaelisistemlab


Hipoglisemi Testi

Kan şekerinin normal düzeylerin altına inmesi durumuna hipoglisemi denmektedir. Sağlıklı bir vücut, uzun süreli açlıklarda dahi karaciğer ve kaslarda şeker depolama özelliği sayesinde kan şekerini normal düzeylerde tutabilmektedir. Hipogliseminin sürekli olarak seyretmesi halinde, kişilerin gerekli tetkiklerden geçmesi gerekmektedir. Nitekim şeker; beyin ve kalp gibi organların sağlıklı bir şekilde görevini yerine getirebilmesi adına oldukça önemlidir. Bu sebeple şeker seviyelerinde yaşanan düşüşler uzun vadede organ hasarına sebebiyet verebilmektedir.

Kişilerde meydana gelen hipoglisemik ataklar, özellikle insülin ve sülfonilüre (antidiyabetik ilaç sınıfı) kullanan kişilerde (tip 2 diyabete göre tip 1’de daha fazla) oldukça yaygındır. Hipogliseminin ortaya çıkma durumu, hastadan hastaya önemli ölçüde değişiklik gösterebilmektedir.

Üç ana hipoglisemi tipi şu şekilde tanımlanmaktadır:

√ Şiddetli hipoglisemi (koma ve koma olmadan),

√ Semptomatik hipoglisemi ve

√ Asemptomatik hipoglisemi (farkında olmadan). (1)
Şiddetli Hipogliseminin Mortalite ve Kardiyovasküler Risk Üzerine Etkisi

5 yıl süre ile birçok kişi üzerinde yapılan bir araştırmaya göre; şiddetli hipoglisemi yaşayan bireylerin, özellikle hipoglisemi döneminden kısa bir süre sonra kardiyovasküler hastalık ve mortalite açısından risk altında kaldığı gözlemlenmiştir. Bu durumun nedeni belirsizliğini korurken, hipoglisemiyi azaltmanın diyabet yönetimde önemli bir yeri olduğu vurgulanmıştır. (2)
Hipoglisemi Neden Olur ve Belirtileri Nelerdir?

Kan şekerinin normal seviyelerden düşmesi uzun vadede hayati önem taşımaktadır. Sıklıkla diyabet tanısı konulmuş ve insülin kullanan bireylerde meydana gelen hipoglisemi; pankreas tümörü, insülinoma (insülin salınımını sağlayan beta hücrelerinde tümör oluşumu), kilo kaybı, aşırı fiziksel aktivite, alkol tüketimi, regl süreci ve insülin salınımını arttıran ve insülin direncini azaltan ilaçların kullanımı sonucunda da görülebilmektedir.

Hipoglisemi tablosunda her bireyin yaşamış olduğu semptomlar değişiklik göstermektedir. Kimi birey yorgunluk, el ve ayakta çözülme, depresyon ve agresif tavırlar ile karşılaşırken; hipoglisemi tablosu bazı kişilerde ise panik atak, huzursuzluk ve korku hali ile kendini gösterebilmektedir. Kişilerin yaşamış olduğu şikayetlerin kan şekerine bağlı olarak değişiklik gösterdiği düşünülse de; kan şekeri aynı olan kişilerdeki belirtiler de farklı şekilde meydana gelebilmektedir.
Hipoglisemi Tanısı Nasıl Konur?

Hipoglisemi tanısı için mutlaka detaylı bir laboratuvar değerlendirmesi gerekmektedir. Kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi) belirtileri olan kişilere öncelikle kan şekeri testleri uygulanmaktadır. Bu testler açlık ve tokluk kan şekeri testi olabileceği gibi, OGTT ve HbA1c testleri de olabilmektedir. Yapılan tetkiklerin ardından kan şekeri seviyelerinin riskli düzeyde düşük seyretmesi, hipoglisemi varlığını göstermektedir.

Bu noktada yapılan erken teşhis ile, tedavinin başarılı olması amaçlanmaktadır. Nitekim erken teşhis, hipogliseminin olumsuz sonuçlarına karşı koruyucu bir görev görmektedir.

OGTT’de (Oral Glukoz Tolerans Testi) 60, 120 ve 180. dakikada yapılan ölçümler sonucunda baz alınan değerler değişmekle birlikte, aşağıdaki testler sonucunda hipoglisemi varlığı şu şekilde tespit edilmektedir:
Açlık Kan Şekeri     50 – 70 mg/dL
Tokluk Kan Şekeri     50 mg/dL ve altı
HbA1C Testi     %3.5 ve altı

Yukarıda baz alınan değerler farklı laboratuvarlara göre ufak değişiklikler gösterebilmektedir. Değerlerin değişiklik göstermesi halinde danışılan laboratuvar tarafından bilgilendirilmeniz gerekmektedir.
Yenidoğan ve Yetişkinlerde Hiperinsülinemik Hipoglisemi

Yenidoğanlarda görülen hipoglisemi , oldukça fazla görülen ve mortaliteyi arttıran ciddi bir durumdur. Bu sebeple yenidoğanda gelişen hipoglisemi tablosu acil olarak müdahale gerektirmektedir. Aksi takdirde beyin hasarına yol açabilmektedir. 50 mg/dL ve altı kabul edilen hipogliseminin hangi değerlerde beyin hasarı oluşturacağı kesin olarak bilinmemektedir.

Hiperinsülinemik hipoglisemi, pankreas beta hücrelerinde kan glukoz değerinden bağımsız ve düzensiz bir şekilde insülin salınımına bağlı olarak gelişen bir tablodur. Normal koşullar altında insülin salgılanması, açlık plazma glukoz konsantrasyonlarının 3 · 5-5 · 5 mmol / L gibi bir aralıkta tutulması için düzenlenmektedir. Hiperinsülinemik hipoglisemide insülin sekresyonu düzensiz hale gelmektedir. (3)

Bu durum yenidoğanlarda ve çocuklarda meydana gelen şiddetli ve kalıcı hipogliseminin en sık nedeni olarak bilinmektedir. Moleküler düzeyde, dokuz farklı gendeki değişimler insülin sekresyonunun düzensizliğine yol açabilir ve hiperinsülinemik hipoglisemi tablosuna sebebiyet verebilmektedir. Yetişkinlerde hiperinsülinemik hipoglisemi, hipoglisemi vakalarının % 0 – 5.0’ından sorumlu tutulmaktadır ve bu durum beta hücre hiperplazisine (artışı)  ya da beta hücre tümörlerine (insülinomlar) bağlı gelişebilir. (3)

Hiperinsülinemik hipogliseminin erken tanısı, özellikle yenidoğan ve çocukluk dönemlerinde hipoglisemiye bağlı beyin hasarını önlemek adına oldukça önemlidir. Hiperinsülinemik hipoglisemi alanındaki ilerlemeler arasında yeni görüntüleme tekniklerinin kullanımı, yeni tıbbi tedavilerin geliştirilmesi, cerrahi tedaviler ve hızlı moleküler genetik testlerin kullanımı bulunmaktadır. (3)
İnsülin veya Sülfonilüre Kullanan Yaşlı Kişilerde Ciddi Hipoglisemi İnsidansı ve Risk Faktörleri

İnsülin ve sülfonilüreler (antidiyabetik ilaç sınıfı) kullanan yaşlı kişilerde, ciddi hipoglisemi gelişme insidansını ve risk faktörlerini belirlemek amacıyla yapılan bir çalışmada; 33.048 kişide ilk ciddi hipoglisemi atağı olan 586 kişi belirlenmiştir. Yapılan çalışmada ciddi hipogliseminin kabaca oranı sülfonilüre kullanıcılarında 1.23 oranında iken; insülin kullanıcılarında 2.76 olarak saptanmıştır. Ayrıca bu oran genel olarak yıl başına 100 kişi olarak görülmüştür. Yakın zamanda hastaneden taburcu olma, diyabete sahip yaşlı kişilerde ardı sıra gelen hipogliseminin en güçlü tahmincisi olarak bilinmektedir. Diğer bağımsız risk faktörleri arasında ise ileri yaş ve siyah ırk gösterilmektedir. (4)

Araştırma sonucunda elde edilen bilgilere göre; Bu popülasyonda ciddi hipoglisemi görülme sıklığı yılda 100 kişi arasından 2 kişidir. Bu durum, birçok yaşlı bireyin hipoglisemik ilaçlarla güvenli bir şekilde tedavi edilebileceğini düşündürmektedir. Fakat; yaşlı, kırılgan, birden çok ilaç kullanan ve sıklıkla hastaneye kaldırılan kişilerin ilaçlarla ilişkili hipoglisemi gelişme riski daha yüksektir. Bu tür özelliklere sahip olan kişilerin hipoglisemi semptomları (belirtileri) hakkında yoğun eğitimden geçmesi ve diyabet hastalığıyla ilgili olumsuz olayları yakından takip etmesi önerilmektedir. (4)
Gebelik Döneminde Gelişen Hipogliseminin Anne ve Bebek Sağlına Etkileri Nelerdir?

Gebelik döneminde gelişen şiddetli hipoglisemi tablosu uzun vadede sağlık sorunlarına sebebiyet vermektedir. Hipogliseminin şiddetli ve uzun süreli olması halinde anne adayları genel olarak bulantı hissetmektedir. Kan şekerinin yükseltilmesi amacıyla gerekli işlemlerin yapılmaması halinde anne adaylarının hayatı tehlikeye girmekte ve hipoglisemik şok yaşanmaktadır. Bu durum bebeklerde ise; erken doğum, bebek ölümü ve bebeğin gelişim bozukluklarına yol açabilmektedir. Bu sebeple diyabeti bulunan ve hipoglisemi açısından risk altında bulunan kişilerin düzenli uzman kontrolü büyük bir önem arz etmektedir.


Paylaş:

Danışma Hattı:

0 262 331 69 79



whatsapp