Tip 2 Diyabet
Kocaeli Sistem Laboratuvarlar Grubu


Tip 2 Diyabet

Kandaki şekerin  hücrelerdeki  insülin reseptörünün duyarsızlaşması sonucunda hücre içine girememesi ve de vücut tarafından yeterli miktarda insülin üretilememesi sonucu oluşan diyabet türüne  Tip 2 Diyabet denilmektedir. Genellikle orta yaş ve sonrasında görülen tip 2 diyabet, en çok görülme sıklığına sahip diyabet türüdür.

İnsülinin reseptörünün tahribatı sebebiyle hücredeki glikoz kapısı açılamadığından (aşağıdaki şekilde gösterilmiştir) kandaki glikoz; kas, yağ, karaciğer gibi vücudun hücrelerinin içerisine girememekte ve hiperglisemi meydana gelmektedir. Ayrıca glikoz hücrelere ulaşamadığı için de hücrelerin ihtiyaç duyduğu enerjiyi karşılayamamaktadır.

Tip 2 diyabetin önümüzdeki 20 yıl içerisinde dünya nüfusunun yaklaşık olarak %10 – %25’ini etkileyebileceği tahmin edilmektedir.

Tip 2 diyabetten etkilenen kişilerde yaygın olarak depresyon varlığı görülmektedir. Bu iki rahatsızlığın kombinasyonu halinde, erken mortalite başta olmak üzere birçok kötü rahatsızlık baş gösterebilmektedir.(1)

Ayrıca depresyon ve tip 2 diyabeti tetikleyen durumlar arasında genetik ve kalıtımsal yatkınlar ile risk faktörleri gelmektedir. (1)
Enerji Metabolizması ve Diyabet

Vücudun temel enerji kaynağı olan şeker; bireylerin günlük olarak dışarıdan aldığı gıdalarla karbonhidratlardan alınır.  Bağırsaklardan emilen bu karbonhidratlar depolanmak üzere karaciğere gider ve gerektiğinde kullanılmak üzere glikoz olarak kan dolaşımına gönderilir.

Kana karışan glikozu bu evrede ise, pankreas tarafından üretimi sağlanan insülin hormonu karşılamaktadır. Kandaki şeker düzeyi yükseldiğinde, insülin hormonu tarafından şekerin hücreler içerisine girmesi sağlanmakta ve vücudun enerji ihtiyacı giderilmektedir.
İnsülin ve Diyabet İlişkisi

Vücut için oldukça önemli olan insülin hormonunun üretimini sağlayan pankreas, bu özelliğiyle kandaki glikoz miktarının düzenlenmesinde büyük bir rol oynamaktadır.

Pankreas tarafından üretilen insülin hormonunun görevi; kandaki şekerin hücre içerisine (yağ, kas karaciğer hücreleri vb.) girmesini sağlamaktır. Bunun sonucunda vücudun enerji ihtiyacı giderilmektedir.

Kanda bulunan glikoz, hücre içerisine girmek için insüline ihtiyaç duymaktadır. Bu noktada insülini bir nevi glikoz geçiş kapısını açan bir anahtar olarak düşünebilirsiniz. Pankreas tarafından üretimi sağlanan insülin hormonu yeterli düzeyde üretilemediğinde ya da işlevini kaybettiğinde insülin direnci oluşmakta ve kanda bulunan şeker (glikoz), hücre içerisine girememektedir.

Tip 2 diyabet

Bunun sonucunda kandaki şeker miktarı artış göstermekte ve diyabet tablosu gelişmektedir.
Gün İçerisinde Meydana Gelen Glikoz Değişimleri Normal Midir?

Sağlıklı bireylerde gün içerisinde kandaki şeker ve insülin düzeyleri sürekli hareket halindedir. Fakat bu değişimler büyük oranda yaşanmamaktadır.

Uyku zamanlarında şeker düzeyleri genel olarak düşüş göstermekte, akşam ve sabah yemeklerinden sonra ise yükseldiği gözlemlenmektedir.

Bu değerlerin gün içerisinde sürekli olarak yüksek ya da düşük seyretmesi halinde bir doktor kontrolüne gitmeniz önerilmektedir.
TİP 2 Diyabet Tanısı Nasıl Konur?

Diyabet hastalığının tanısı üç farklı test kullanılmaktadır. Genellikle tek başına yapılan testler, diyabet tanısı konması için yeterli bir faktör değildir. Bu sebeple testlerin diğer test türleriyle desteklenmesi gerekmektedir.

En az 8 saatlik bir açlık sonrasında elde edilen açlık kan şekeri, diyabet tanısında kullanılan ilk yöntemdir. Açlık kan şekerinin 126 mg/dL ve üzerinde olması, 75g oral glukoz yüklemesinin 2.saatinde OGTT sonucunun 200 mg/dL üzerinde olması gibi sonuçlar diyabet tablosunu meydana getirmektedir.
Diyabet Tanı Kriterleri
Testler     Diyabet Varlığı 
Açlık Kan Şekeri Testi     126 mg/dL ve üzeri
Günün herhangi bir saatinde ölçülen kan şekeri değeri     200 mg/dL ve üzeri
75g oral glukoz yüklemesinin ardından 2. Saatte ölçülen kan şekeri değeri     200 mg/dL ve üzeri
HbA1c Testi     6,5 mg/dL ve üzeri

Testler sırasında baz alınan değerler farklı laboratuvarlara göre değişiklik gösterebilmektedir. Bu noktada danışmış olduğunuz laboratuvar tarafından değişiklik gösteren referans değerler hakkında bilgilendirilebilirsiniz.
Tip 2 Diyabetin Belirtileri Nelerdir?

√ Ağız kuruluğu

√ Sürekli susama

√ Sık idrara çıkma

√ Açlık hissi

√ Sürekli olarak enfeksiyon gelişimi

√ Kuru cilt

√ Vücuttaki yaraların geç iyileşmesi

√ El ve ayaklarda meydana gelen karıncalanma ve uyuşma hissi
Tip 2 Risk Faktörleri Nelerdir?

Diyabet, her yaşta ve her cinsiyette teşhis edilmesi mümkün kronik bir metabolik rahatsızlıktır. Tip 2 diyabetin risk faktörleri ise genel olarak şu şekildedir:

√ Obezite

√ Aile öyküsünde diyabet rahatsızlığı bulunan kişiler (Genetik yatkınlık)

√  rahatsızlığı bulunan kişiler

√ Yüksek tansiyon

√ 4kg’dan ağır bebek doğuran bireyler

√  Diyabet tanısı konan bireyler

√ 45 yaş ve üzeri kimseler

√ Kronik pankreatit (Kronik pankreas iltihaplanması) ve pankreasta meydana gelen bazı rahatsızlıklar

√ Fiziksel aktivitesi düşük olan kimseler

√ Sağlıksız beslenme

√ Prediyabet rahatsızlığı bulunan kişiler
Prediyabet ve Tip 2 Diyabet İlişkisi Nedir?

Diyabet hastalığı olmayan kişilerde; ailesinde diyabet öyküsü bulunanlarda, diyabet öyküsü bulunmayan kişilere nazaran daha yüksek oranda insülin direnci ve hipertansiyon bulgularına rastlanmıştır. Tip 2 diyabet tablolarında insülin direncinin rolü oldukça yüksektir.

Glukoz metabolizmasının klinik diyabete ilerleme evresinde; β hücre yetmezliğinin mi yoksa insülin direncinin mi daha baskın olduğu halen kesinleşmemiş bir durumdur. Ancak yapılan çalışmalarda her iki faktöründe oldukça önemli olduğu saptanmıştır. İnsülin direncinin normoglisemik evreden itibaren teşhis edilmesi ve bu süreç içerisinde gelişim riskinin belirlenmesi ve riskli bireylerin taranması koruyucu hekimlik açısından oldukça önemlidir. (2)

Prediyabet, normoglisemik dönem ve tip 2 diyabet dönemi arasındaki evre olarak tanımlanabilir. Tip 2 diyabetin başlangıç evresi olarak görülen prediyabette sağlıklı beslenme ve yaşam tarzında değişikliklere gidilmesi oldukça önemlidir. Bu maddeler, tip 2 diyabete geçiş evresini oldukça geciktirecektir. Prediyabet hakkında detaylı bilgi için tıklayabilirsiniz.
Kardiyovasküler Hastalık ve Tip 2 Diyabet İlişkisi

Küresel diyabet prevalansı 1980’de %4,7 iken, 2014 yılında %8,5’e yükselmiştir. Yetişkinlerde tip 2 diyabet görülme sıklığı oldukça yüksektir.

İnsülin direnci, hiperglisemi ve aşırı yağ asitleri; oksidatif stresi arttırmakta (oksijen metabolizması sırasında oluşan serbest moleküllerin sağlıklı hücrelere saldırması) ve protein kinaz C (kas hücrelerinde depolanan enerji formu) sinyalini bozmaktadır.  Bu tabloya bağlı olarak ise vazokonstriksiyon (damar büzülmesi), vasküler inflamasyon (damar iltihabı), aterojenez (yağlı maddelerden kaynaklı damarlarda plak oluşumuna yol açan tablo) ve tromboz (pıhtı oluşumu) meydana gelmektedir. Yoğun bir tip 2 diyabet tedavisi ile majör makrovasküler ve mikrovasküler olaylarda %10’un üzerinde risk azalması sağlanabilmektedir.  Bunun için glikoz düşürücü tedaviler mutlaka kişiye özel olmalıdır. (3)
Tip 2 Diyabet Tedavisi Nasıldır?

Diyabet, kronik bir metabolik rahatsızlıktır. Bu sebeple diyabet tanısı konmuş olan kişilerde asıl nedene yönelik değil, olası komplikasyonların azaltılmasına yönelik bir tedavi programı uygulanmaktadır.

Tedavi süreci her ne kadar hekim kontrolünde geçse de, bu süreç içerisinde en büyük sorumluluk hastaların kendisine aittir. Diyabetli kişilerin tedavisindeki en büyük rol yine kendilerindedir.

Bu süreç içerisinde diyabete yönelik uygun bir beslenme ve fiziksel aktivite programı önerilmektedir. Bu programlar tamamen hekim kontrolünde hastanın kendisine uygun bir şekilde planlanması gerekmektedir.

Yaşam standartlarının değiştirilmesinin yanı sıra bireylere bir de antidiyabetik tedavi uygulanmaktadır. Antidiyabetik tedavinin genel amacı insülin salınımını arttırmak ve kandaki glikoz düzeyini dengede tutmaktır.


Paylaş:

Danışma Hattı:

0 262 331 69 79



whatsapp